top of page
Yazarın fotoğrafıOcak Yılmaz Partners Hukuk

YOKSULLUK NAFAKASI MİKTARININ BELİRLENMESİ (Yargıtay İçtihatları İle)

Türk Medeni Kanunu çeşitli maddelerde evlilik birliği içinde ve evlilik birliği son bulduktan sonra istenebilecek nafakaları düzenlemiştir. Diğer yazılarımızda eşe verilebilecek nafakalardan tedbir nafakası ile yoksulluk nafakasını genel özellikleri ve nafakanın süresi açısından değerlendirmiştik. Bu yazımızda yoksulluk nafakasında miktarın nasıl belirleneceği hususunu değerlendireceğiz.


YOKSULLUK NAFAKASI MİKTARI NASIL BELİRLENİR ?


nafaka

Yoksulluk nafakasının miktarı belirlenirken ölçü asgari yaşam gereksinimlerini karşılamak olmalıdır. Yoksulluk nafakasında amaç nafaka isteyenin zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması olduğundan hakim yükümlünün mali gücü ile nafaka isteyenin zorunlu gereksinimleri arasında dengeyi kurmaya çalışmaktadır. Amaç evliliğin devamı sırasındaki yaşantının devamını sağlamak olmadığından yoksulluk nafakası, nafaka isteyeni yoksulluktan kurtaracak miktarı geçmemelidir.


‘‘Yoksulluk nafakasının amacı, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan ve boşanmada daha fazla kusuru bulunmayan eşin, asgari yaşam gereklerinin karşılanmasıdır. Davacı emekli olup, düzenli ve sürekli emekli maaşının bulunduğu ve kendisine ait iki konutunun olduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davacının mevcut geliri ve malvarlığı dikkate alındığında boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. Bu husus gözetilmeden yetersiz gerekçe ile davacı yararına yoksulluk nafakası takdir edilmesi doğru bulunmamıştır.’’[1] 


‘‘Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür.’’[2]


Hem maddi veya manevi tazminat hem de yoksulluk nafakası dava içerisinde bir arada verilebilmektedir. Bu durumda maddi tazminat veya manevi tazminat alan eşin tazminata rağmen yoksulluğunda bir düşme durumu olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Hem maddi tazminat hem de yoksulluk nafakası istenmesi konusunda doktrinde tartışmalı görüşler bulunmaktadır.


Mal rejiminin tasfiyesi sonunda, yoksulluğa düşen eşin yoksulluğu ortadan kaldıran uygun bir meblağ elde edip etmediğine bakılması gerekmektedir ve buna göre yoksulluk durumu belirlenmelidir.


Türk Medeni Kanunu 331. maddesi hükmüne göre durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirleyebilmekte veya nafakayı kaldırabilmektedir.


‘‘...Taraflar 07.05.2002’de boşanmış, davacı yararına yirmibeş milyon yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, karar temyiz edilmeyerek 13.06.2002’de kesinleşmiştir. Yoksulluk nafakasının artırılmasına yönelik bu dava ise aradan onsekiz gün geçtikten sonra 01.07.2002’de açılmıştır. Geçen on sekiz günlük süre içerisinde tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında ciddi bir değişikliğin olduğu ispat edilmemiştir. Mahkemece isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.’’[3]


Yoksulluk nafakasının artırılması için davalının gelirinin arttığı kanıtlanmış olmalıdır. Artırma davası açılması için belirli bir süre geçmiş olması gerekmemektedir. Ancak bu süreç içerisinde mali durumlardaki önemli ölçüde değişiklik meydana gelip gelmediğinin araştırılması zorunludur.


‘‘...Yoksulluk nafakası kesinleştikten sonra hüküm ifade eder. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Davanın açılması belli bir zamanın geçmesine bağlı tutulmamıştır. Ancak, nafakanın bağlandığı tarihten çok kısa bir zaman sonra artırılması talebiyle dava açılması durumunda; bu dönem içerisinde tarafların mali durumlarında önemli ölçüde bir değişiklik meydana gelip gelmediğinin araştırılması zorunludur.’’[4] 


Nafakanın kaldırılması davası olması durumunda nafakanın artırılmasına karar verilmesi için öncelikle kaldırma davasının sonucu beklenmektedir.

Boşanma kararı kesinleştikten sonra nafaka artırılması davası usulüne uygun olarak ayrı bir dava ile gerçekleştirilebilmektedir.


‘...Davacı velayetin değiştirilmesi talebi ile beraber yoksulluk nafakasının artırılmasını da istemiştir. Yoksulluk nafakasının artırılması isteği ayrı bir dava konusu olup harca tabidir. Davacı başvurma harcını yatırmıştır. Mahkemece artırılması istenen nafaka miktarına göre peşin nisbi harç tamamlattırılarak değerlendirilip sonucu itibariyle karar veremek gerekirken kesin hüküm oluşturacak şekilde isteğin reddi usul ve yasaya aykırıdır.’’[5]


Dönemsel olarak ödenen nafakanın azaltılmasına ise ancak koşulların gerçekleşmesi halinde karar verilebilir. Öncelikle yoksulluk nafakasını gerektiren sebeplerde önemli ölçüde değişiklik gerçekleşmesi gerekmektedir. Nafakanın azaltılmasını istemek için belirli bir sürenin geçmesi gerekmemektedir.


Yoksulluk nafakasının değiştirilmesine ilişkin davalarda görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise TMK m.177 hükmüne göre boşanmanın kesinleşmesinden sonra açılacak nafaka davasında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir.


TMK madde 330 hükmüne göre hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilmektedir.


‘‘...Davalı-davacı kadının, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakalarının gelecek yıllardaki artış oranının belirlenmesi yönündeki açık talebine rağmen, aylık irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakaların gelecek yıllardaki artış istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.’’[6] 


‘‘...Davacının, yoksulluk nafakasının gelecek yıllarda artırılmasına ilişkin bir isteği bulunmadığı halde, yoksulluk nafakasının müteakip yıllarda TEFE oranında artırılmasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.’’[7]


‘‘...4722 sayılı kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir. 4722 sayılı yasanın 9.maddesi gereğince yoksulluk nafakası evliliğin genel hükümlerini arasında bulunmadığından, aynı yasanın 1.maddesi gereğince önceki kanun hükümlerine tabidir. O halde Türk Medeni Kanununun 176/son madde ve fıkrası dava tarihine göre bu davada uygulanamaz. Bu yön gözetilmeden yoksulluk nafakasının dönem başından itibaren önceki yılki yoksulluk nafakasının %50 oranında artırılarak hükmedilmesi yasaya aykırıdır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama icrasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.’’[8]


Bu yazımızda yoksulluk nafakasının miktarının belirlenmesinde önemli olan hususları Yargıtay kararları üzerinden örnekler ile değerlendirdik. Yoksulluk nafakasının genel özellikleri, yoksulluk nafakasında süre ve nafakanın sona ermesi, yoksulluk nafakası miktarının belirlenmesi, yoksulluk nafakasında usul, faiz ve nafakanın ödenmemesi gibi diğer konulardaki yazılarımıza internet sitemiz üzerinden ulaşabilirsiniz.


Nafaka gerek usul gerekse icrası açısından detaylı hususları içerisinde barındırması sebebiyle diğer alacaklardan oldukça farklı ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Nafaka alacağına ilişkin alanında uzman avukatlardan hukuki destek alınması gerekmektedir. Detaylı bilgi ve hukuki destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.


Av. Arb. Cevdet YILMAZ




[1] Y2HD, 11.07.2012, E 2012/222, K 2012/19507

[2] Anayasa Mahkemesi, E. 2011/136, K 2012/72, 17.05.2012 (RG : 26.06.2012 – 28335)

[3] Y2HD, 13.09.2004, 8652- 9863

[4] Y3HD, 19.02.2004, 1171- 1078

[5] Y2HD, 16.09.2009, 10419- 15704

[6] Y2HD, 25.03.2009, 3041- 5529

[7] Y2HD, 06.02.2008, 4237- 1046

[8] Y2HD, 17.05.2002, 5539- 6692

36 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

תגובות


התגובות הושבתו לפוסט הזה.
bottom of page