Merve KINIK[1]
Av. Cevdet YILMAZ[2]
GİRİŞ
Teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği günümüzde, kişisel ve ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmı dijital ortamda gerçekleştirilmektedir. Bu dijital dönüşüm, bilgisayarlar ve diğer elektronik cihazların hem günlük yaşamın hem de suçların ayrılmaz bir parçası haline gelmesine neden olmuştur. Teknolojik gelişmelerin de etkisiyle suç işleme yöntemleri gelişmiş ve suç işlenecek yeni alanlar meydana gelmiştir. Bununla birlikte artık suçlular, bilişim sistemlerini suç faaliyetlerini yürütmek ve suç delillerini saklamak amacıyla kullanabilmektedir. Bu durum, ceza yargılaması süreçlerinde dijital delillerin önemini arttırmıştır. Türk Hukukunda bilişim sistemleri kullanılarak işlenen suçların delillerinin elde edilmesine yönelik özel düzenleme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 134 hükmüyle bilgisayarlarda, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma koruma tedbiri olarak uygulanmaya başlamıştır. Bu yazımızda yargı kararları ışığında ceza hukuku bağlamında dijital cihazlarda arama, kopyalama ve elkoymayı inceleyeceğiz.
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan bilişim suçları, teknolojik araçların suçun doğrudan aracı olduğu ve sadece bu araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilen suç tiplerini kapsamaktadır. Dijital cihazların kullanımı ise günümüzde sadece bilişim suçları özelinde kalmamış, klasik suçlar işlenirken de dijital aletler kullanılabilir hale gelmiştir. Buna örnek olarak; internet üzerinden işlenen hakaret suçu, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu verilebilir. Tüm bu gelişen teknolojiyle birlikte, suçun ispatında kullanılacak deliller de suçun yoğunlaştığı yerde, yani bilişim sistemlerinde aranmaya başlanmıştır. Bu kapsamda “adli bilişim” ortaya çıkmıştır.
1- ADLİ BİLİŞİM:
Adli bilişim, yeni bir hukuk dalı olarak ortaya çıkan ancak etkinliği günden güne artan bilişim hukuku konularına ilişkin bir yardımcı disiplin olarak doğmuştur[3]. Adli bilişim yöntemlerine gerek ceza yargılamasında gerekse hukuki uyuşmazlıklarda sıkça başvurulmaktadır. Bununla birlikte Adli Bilişim işlenen suçların adli kurumlarca aydınlatılabilmesi için suçla ilgili sayısal delillerin bozulmadan adalet önüne sunulmaya hazır hale getirilmesine katkı sağlamaktadır.
Dünyada adli bilişim işlemleri sayesinde çözülmüş çeşitli kritik davalar bulunmaktadır. Bu örnekleri incelemek adli bilişimin hem nasıl hayata geçirildiğini hem de suçu aydınlatmada ne kadar etkili bir teknik olduğunu bize göstermektedir.
Örnek: BTK (Bind, Torture, Kill) Davası:
Dennis Rader, Kansas'ta 1974-1991 yılları arasında 10 cinayet işlemiş bir seri katildir. Cinayetlerde polisin elinde sadece Rader'ın "BTK" (Bind, Torture, Kill - Bağla, İşkence et, Öldür) imzası ve olay yerinden alınan DNA örnekleri var olduğu için yıllar süren soruşturmada bir sonuca ulaşılamamış, Rader’ın bir polis olabileceği bile düşünülmüş ve polislerin DNA'ları karşılaştırılmış, ancak sonuç alınamamışken[4] Şubat 2005'te Rader, Wichita televizyonuna mor renkli bir disket göndermiştir. Diskette, sadece "test.rtf" isimli bir dosya bulunmaktadır ve dosyada "Disketin üzerindeki etiketi okuyun!" yazılıdır. Polis, disketin incelenmesi için bilişim suçları uzmanı Randy Stone'a başvurmuştur. Stone, disketin içinden silinmiş bir Microsoft Word belgesinin metadatasını bularak disketin Christ Lutheran Kilisesi’nde kullanıldığını ve oturum açan kişinin adının "Dennis" olduğunu tespit etmiştir. Bu bilgiyle, kilisenin çalışanları arasında "Dennis Rader" adında birinin bulunduğu belirlenmiştir. Rader yakalanmış ve DNA testiyle suçlu olduğu doğrulanmıştır[5]. Böylece, otuz bir yıl süren dava sadece on beş dakikada dijital delil ve adli bilişim yardımı ile çözülmüş, bu dava başarılı adli bilişimin en popüler örneği olmuştur.
2- DİJİTAL DELİL:
Dijital/elektronik delilleri, “bir elektronik araç üzerinde saklanan veya bu araçlar aracılığıyla iletilen soruşturma açısından değeri olan bilgi ve veriler”[6] olarak tanımlamak mümkündür. Dijital delillere ilişkin değerlendirilmesi gereken en önemli husus ise güvenilirlik meselesidir. Aidiyet tespiti noktasında zorluklar yaratan bu deliller, değiştirilmeye ve bozulmaya son derece elverişli olup, bu durum dijital verileri delil zincirinin en zayıf halkası haline getirmektedir[7].
Nitekim dijital delillerin güvenilirliği Yargıtay kararlarında da sık sık tartışılmakta ve bu türden delillerin değerlendirilmesinde dikkatli ve özenli davranılması gerektiğine işaret edilmektedir. Dijital delillerinin güvenilirliğine ilişkin değerlendirmesini Yargıtay 9. Ceza Dairesi bir kararında şu şekilde yapmıştır:
“… Dijital delillerin yapısı gereği manipülasyona açık olduğu bilinmektedir. Diğer delil türlerine göre özellik arz eden bazı yönleri olmakla birlikte dijital deliller de sonuçta, deliller hiyerarşisinin kabul edilmediği, delil serbestîsinin benimsendiği ceza muhakemesi sistemimizde bir ispat aracıdır. İspat aracı olan delilin değerlendirilmesinde, ceza muhakemesi hukukunda bir delil için öngörülen nitelikleri taşıyıp taşımadığı nazara alınıp, genel olarak; somut olayın özellikleri, yüklenen suçun işleniş biçimi, dosyadaki diğer deliller gibi hususlar gözetilip, özel olarak da; delilin temsil ettiği olayın niteliği, ele geçiriliş yeri, şekli ve zamanı, bu delilin sair karakteristik özellikleri gibi hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. (…) Dijital deliller de, … diğer tüm deliller gibi … gizlenmeye, değiştirilmeye, bozulmaya elverişlidir. (…) Ancak, dijital delillerin değiştirilebilme kolaylığı ve sanal oluşundan hareketle hükme esas alınamayacak olduğunun ileri sürülmesi delil olgusuna aykırıdır.”[8]
3- ARAMA, KOPYALAMA VE ELKOYMA:
Dijital cihazlarda arama, kopyalama ve elkoymaya ilişkin hükümler CMK m.134’te “Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama, Kopyalama ve Elkoyma” başlığı altında düzenlenmiştir.
Ancak öncelikle Bilgisayar, Bilgisayar Programları ve Kütük terimlerinin ne şekilde tanımlandığına bakmak gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 25.02.2020 tarihli kararında ilgili terimlerin tanımlarını şu şekilde yapmıştır:
“Bilgisayar; belleğindeki programa uygun olarak aritmetik ve mantıksal işlemleri yapabilen, karar verebilen, yürüteceği programı ve işleyeceği verileri ezberinde tutabilen, çevresiyle etkileşimde bulunabilen araçları ifade etmektedir. Genel olarak 134. maddesinin uygulamada; bilgisayar, akıllı telefonlar, GPS cihazları, donanım ve yan donanımlar, verileri dijital olarak kaydetme ve işleme yeteneğinde olan her türlü dijital cihazları kapsadığı kabul edilmektedir. Aynı şekilde madde kapsamına; içağlar, veri tabanları, sistem odaları, sunucular, yedek üniteler, arşivler, veri iletim hatları, yönlendiriciler vs. dâhilinde bulunan tüm dijital alanlar, veriler ve veri taşıyıcıları da girmektedir… Bilgisayar programı, bir bilgisayar vasıtasıyla belirli bazı görevleri gerçekleştirmek için oluşturulan yazılı talimatlar dizisi olarak tarif edilmektedir. Esasen bilgisayar programları bilgisayarların çalışmasını sağlayan düz metin komutlarıdır. Genelde bilgisayarlar, program olmaksızın fonksiyon icra edemezler. Bilgisayar kütükleri daha çok olay kayıtları anlamında log kayıtlarının karşılığı olarak Türkçe'ye çevrilebilirse de CMK’nın 134. maddesinde kastedilen aslında İngilizce “database” olarak bildiğimiz terimin karşılığı olarak “veri tabanı”dır. Hard diskleri veya verilerin saklandığı ortamları ve aynı zamanda her türlü veri taşıyıcıları bilgisayar kütüğü kavramı içerisinde değerlendirilebilir.[9]”
3.1 Arama:
CMK m.134 hükmüne göre; “Bir suçla ilgili yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin ortaya çıkması ve diğer yollarla delil toplamanın mümkün olmaması durumunda, arama tedbirine hakim veya acil durumlarda Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.” Arama kararı verilmesinden sonra, bu karar doğrultusunda kolluk güçleri tarafından belirtilen araç ve gereçlerde arama işlemi başlatılır. Hakim tarafından arama kararı alınmadan arama yapılması sonucu elde edilen delilin mahkemede karara esas alınamayacağı Yargıtay’ın şu kararında da hüküm altına alınmıştır:
“Cumhuriyet Savcısının talimatıyla yapıldığı belirtilen, telefon inceleme tutanağının 20.04.2014 saat 14.10’da düzenlendiği, bu saatten daha önceki bir saatte saat 12.57’de düzenlenen ‘fotoğraf teşhis tutanağına’ göre şüphe üzerine durdurulan sanığın cep telefonunun Cumhuriyet Savcısının emri ya da mahkeme kararı olmadan kolluk görevlileri tarafından incelendiği ve telefonda, müştekiye ait çalıntı motosikletin fotoğrafının telefonda K ismiyle kayıtlı bir kişiye gönderildiğinin tespiti üzerine sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ise de; işlevi itibarıyla bilgisayar niteliğinde olan cep telefonu üzerinde inceleme yapılabilmesi için CMK’nın 134. maddesi uyarınca hakim kararı alınması gerektiği bu kararın alınmaması nedeniyle arama ve incelemenin yasaya aykırı olduğu ve bu delilin mahkumiyete esas alınmayacağı…”[10]
3.2 Kopyalama
CMK'nın 134. maddesi çerçevesinde "kopyalama" terimi, günlük bilgisayar kullanımında sıkça karşılaştığımız basit dosya kopyalama işlemlerinden farklı bir anlam taşımaktadır. Adli bilişim bağlamında yapılan kopyalama, yazılım ya da donanım tabanlı özel sistemler yardımıyla bilişim sisteminde bulunan orijinal verilerde hiçbir değişiklik meydana gelmeden alt seviye bit bazında birebir aynısının oluşturulması anlamına gelmektedir[11].
Günlük kullanımda yapılan dosya kopyalamada, yalnızca görünür dosyalar ve veriler kopyalanırken adli bilişim kapsamında yapılan kopyalama işlemi yalnızca belirli dosyaları değil, tüm verileri ve sistemin gizli dosyalarını da içermektedir. Bu nedenle, günlük bilgisayar kullanımında yapılan basit kopyalama yöntemleri, adli bilişimde veri güvenliği ve bütünlüğü açısından yeterli olmayabilir[12].
CMK m.134/5’e göre: “Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.” Bu hüküm sayesinde elkoyma yapmaksızın kopyalama yapılarak şüphelinin bilgisayar sistemini, programlarını ve verilerini kullanmaya devam edebilmesi mümkündür. Bu durumda tutanak altına alınarak yedeklenen verilerin değiştirilmesi, bu aşamadan sonra bir anlam taşımamakta, dijital veriler değiştirilemez şekilde kopyalanarak saklanmaktadır[13].
Ancak kopyalama tedbiri uygulanırken usullere uyulması gerekmektedir. Aksi halde delillerin hukuka uygunluğundan söz edilemeyecektir. Bu husus Yargıtay’ın 21.09.2017 tarihli kararında şu şekilde değerlendirilmiştir:
“…aramayı gerçekleştiren kişilerce elkoyma işlemine geçildiği sırada sistemdeki verilerin yedeklemesi (imaj-adli kopya) yapılmadan ve yedekten bir kopya alınıp şüpheli veya vekiline verilmeden, ya da yukarıda yazılı nedenlerden dolayı mahalde yedekleme ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hallerde …. arama ve elkoyma işleminin kanuna ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmadığı gibi bu yolla elde edilen delillerin de hukuka uygunluğu tartışılır hale gelecek ve yargılama makamınca hükme esas alınması mümkün olamayacaktır.”[14]
3.3 Elkoyma
Elkoyma, ceza muhakemesi sürecinde, delil olarak kullanılabilecek veya müsadereye tabi olabilecek eşyaların, eşyayı elinde bulunduran kişinin rızası olmaksızın, üzerinde tasarruf yetkisini kaybetmesi ve adli makamlar tarafından kontrol altına alınması anlamına gelmektedir. CMK m.134/2’de elkoyma, “bilişim sistemlerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için bu araç ve gereçlere elkonulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Belirtilmelidir ki arama, kopyalama ve elkoyma bir yaptırım olmayıp koruma tedbiri niteliğindedir. Bu tedbirlere ölçülü bir şekilde başvurulması gerekmektedir. Aksi durumda temel hak ve özgürlükler bakımından ağır sonuçlar ve ihlaller meydana gelecektir.
4- HUKUKA AYKIRI ARAMA, KOPYALAMA, ELKOYMA
Arama tedbiri kişi özgürlüğü ve güvenliği gibi, elkoyma tedbiri ise mülkiyet hakkı gibi birtakım temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliği taşımaktadır. Anayasada ilgili hakların kısıtlanmasına yönelik düzenlemeler öngörülmektedir. Bu kapsamda Anayasa ve kanunlar tarafından aranan şartlara uygunluk söz konusu değilse yapılan arama ve elkoymanın hukuka aykırılığı söz konusu olmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 120. maddesi haksız aramaya ilişkin olup “Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde yaptırıma tabi tutulmuştur.
Elkoyma işlemleri sırasında eşyaların korunması veya iadesi konusundaki görevlerin yerine getirilmemesi durumunda ise TCK'nın 257. maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçu kapsamında kamu görevlisi hakkında cezai sorumluluk ortaya çıkabilecektir. Ayrıca, Cumhuriyet savcısı tarafından verilen bir kararla yapılan arama ve elkoyma işlemi, 24 saat içerisinde hâkim onayına sunulmazsa veya hâkim tarafından onaylanmazsa, elde edilen verilerin yok edilmesi zorunluluğu vardır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda, TCK madde 138’de düzenlenen kişisel verilerin yok edilmemesi suçu gündeme gelecektir[15].
5- TEDBİRİN UYGULANMA KOŞULLARI:
Tedbirlerin uygulanma koşulları CMK m.134/1’de açıklanmıştır: “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir.” Bu hükmün anlamından yola çıkarak uygulanma koşullarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
5.1 Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma olmalı
Bilgisayarlar, bilgisayar programları ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma tedbirleri, sadece ceza soruşturmalarında kullanılabilecek bir yöntemdir. Bu tür tedbirlerin, idari soruşturmalar veya kabahat olarak kabul edilen eylemlerle ilgili süreçlerde uygulanması mümkün değildir[16].
5.2 Somut Delillere Dayanan Kuvvetli Şüphe Sebeplerinin Varlığı
Bilgisayarlarda, bilgisayar program ve kütüklerinde arama yapabilmek için soruşturması veya kovuşturması yapılmakta olan suça ilişkin somut delile dayanan kuvvetli suç şüphesinin varlığı gerekmektedir.
5.3 Başka Surette Delil Elde Etme İmkanının Bulunmaması
Kanun koyucu, kişi hak ve özgürlüklerine yapılabilecek ağır müdahaleyi önlemek için tedbire istisnai ve “son çare (untima ratio)” olarak başvurulmasını öngörmüştür. İkincillik ilkesi olarak da ifade edilen bu durumda her suç soruşturmasında ilk olarak bu tedbire başvurulması engellenmiştir[17].
Bu husus Yargıtay kararlarında da önemle vurgulanmıştır: “Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma 5271 sayılı CMK’nın 134. maddesinde düzenlenmiş olup, CMK’nın 116 ve 123. maddeleri arasında yer alan arama koruma tedbirinin özel bir görünümünü oluşturmaktadır. CD, DVD, flash bellek, disket, harici ve dahili harddisk, bilgisayar özelliği içeren noktaları bakımından akıllı telefon ve benzerlerinden elde edilen ve tamamı “dijital delil” olarak adlandırılan, suistimale müsait olan verilerin; sıhhatini ve güvenliğini sağlamak amacıyla ve bireyin özel hayatına, kişisel verilerine yönelik olumsuz tesirleri göz önünde tutularak “son çare” olarak başvurulabilecek “özel koşullara bağlı” bir koruma tedbiri olması nedeniyle, genel adli aramadan ayrıksı ve istisnai olarak, ayrıntılı düzenlenmiş olup, bu hallerde arama kararının yalnızca hakim tarafından verilebileceği öngörülmüştür[18]”
5.4 Hakim ya da Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hallerde Cumhuriyet Savcısı Kararının Bulunması
CMK’nın 134. maddesi uyarınca, bilgisayarlarda arama, kopyalama ve elkoyma tedbirlerinin uygulanabilmesi için hâkim veya Cumhuriyet savcısından karar alınması zorunludur. Bu nedenle; şüphelinin bilgisayarında bu tür tedbirlere rıza göstermiş olması tedbirlerin uygulanması için yeterli değildir, yetkili mercilerden gerekli kararın alınması yine de gerekir. Bu hususu Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 02.12.2021 tarihli kararı da doğrulamaktadır: “…5271 sayılı CMK’nın 134. maddesi kapsamında şüphelinin cep telefonu incelenip, telefondan ele geçirilen bilgilerin kayıt altına alınabilmesi için hakim kararı veya belirlenen sürelerde hakim onayına sunulmak üzere Cumhuriyet savcısının yazılı emrinin bulunması gerektiği, sanığın rızası bulunsa dahi kolluk görevlileri tarafından şüphelilerin telefonlarının incelenip, telefon içeriğindeki mesaj ve benzeri bilgilerin kayıt altına alınamayacağı ve bu kurallara uyulmadan elde edilen delillerin hukuka aykırı bir biçimde ele geçirildiğinin kabulü gerektiği…[19]”
6- TEDBİRLERİN UYGULANMA USULÜ:
Bilişim sitemlerinde arama, kopyalama ve elkoyma tedbirlerinin uygulanması esnasında delil toplanması için olay yerinde adli bilişim uzmanının bulunması gerekmektedir. CMK’nın 134. maddesi şüphelinin kullandığı bilgisayarı mümkün olduğunca az meşgul ederek arama yapılmasını öngörmektedir. Şüphelinin bilgisayarı şüphelide kalacak şekilde tedbirler işletilmelidir. Delile ulaşılırsa çıktısının alınması veya kayıtlardan kopyanın çıkarılması yeterlidir. Bilgisayara elkoymanın şartları ortaya çıksa bile bilgisayardaki verilerin bir kısmının veya tamamının kopyasının alınması mümkünse bu yola başvurulmalıdır[20].
Nitekim kanun bu duruma CMK m.134/5’te “CMK’nın 134. maddesi şüphelinin kullandığı bilgisayarı mümkün olduğunca az meşgul ederek arama yapılmasını öngörmektedir. Şüphelinin bilgisayarı şüphelide kalacak şekilde tedbirler işletilmelidir. Delile ulaşılırsa çıktısının alınması veya kayıtlardan kopyanın çıkarılması yeterlidir. Bilgisayara elkoymanın şartları ortaya çıksa bile bilgisayardaki verilerin bir kısmının veya tamamının kopyasının alınması mümkünse bu yola başvurulmalıdır.” demekle cevaz vermiştir.
7- TEDBİR KARARINA İTİRAZ:
CMK m.134’te tedbire ilişkin verilmiş olan kararlara karşı bir itiraz yolu düzenlenmemiştir. Bu sebeple CMK’nın 267. Maddesi gereği itiraz yapılmalıdır.
CMK m.267 kapsamında, soruşturma evresinde sulh ceza hakimi tarafından verilen tedbir kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir. Hemen burada ifade etmemiz gerekir ki, CMK m.35/f.2 hükmü uyarınca, koruma tedbirlerine ilişkin olan kararlar, hazır bulunamayan ilgiliye tebliğ olunmaz. Ancak ilgili, söz konusu tedbirin kendisine uygulanmasıyla bu tedbirden haberdar olacağından, itiraz süresi de bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır[21].
8- SONUÇ
CMK m.134 dijital cihazlarda koruma tedbirlerini düzenlemekte olup günümüz koşullarında teknolojinin geldiği seviyeye ayak uydurabilecek düzenlemeler içermesi ceza hukuku açısından oldukça önem taşımaktadır.
Madde başlığında “Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama, Kopyalama ve Elkoyma” demekle düzenleme; taşınabilir bellekler, kamera kayıt cihazları, akıllı telefonlar, hafıza kartları gibi diğer elektronik cihazların bu kapsamda değerlendirilemeyeceği yalnızca bilgisayarı kapsadığı izlenimi yaratabilecektir. Bu sebeple diğer elektronik cihazları da kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılması hükmün uygulanma alanının daraltılmaması açısından önem arz etmektedir.
KAYNAKÇA
[1] OcakYılmazPartners Hukuk Ofisi - Stajyer
[2] OcakYılmazPartners Hukuk Ofisi – Avukat
[3] Özcan, Özbey; “Adli Bilişim ve Sayısal Deliller (5271 sayılı CMK’nın 134. Maddesi)”, Yargıtay Dergisi, C. 36, S. 3, 2010, s. 65.
[4] Robinson, Bryan, (2004), “The 'BTK' Case: Inside the Mind of a Serial Killer”, http://abcnews.go.com/US/News/story?id=294705&page=1 , (Erişim Tarihi: 28.08.2024)
[5] wikipedia.org, (2010), “Dennis Rader”, http://en.wikipedia.org/wiki/Dennis_Rader , (Erişim Tarihi:28.08.2024)
[6] Akarslan, Hüseyin; Bilişim suçları, bilişim yoluyla işlenen suçlar ve adli bilişim ayrımı, (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2011, Sf.81.
[7] Arslan, Çetin; Dijital Delil ve İletişimin Denetlenmesi, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, Cilt: 3, Sayı:2, 2015, s.256.
[8] Yargıtay 9. CD. 09.10.2013 T. 2013/9110 E. 2013/12351 K. sayılı kararı. https://karararama.yargitay.gov.tr/
[9] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2016/544 K.2020/127 T. 25.02.2020 https://www.corpus.com.tr/ (E.T:04.09.2024)
[10] Yargıtay 17. Ceza Dairesi 15.02.2017 tarihli ve 2015/27517 E., 2017/1716 K. https://www.lexpera.com.tr/
[11] Çekiç, Burak; “Bilgisayar Verilerinde Arama, Kopyalama, Elkoyma Tedbirinin Hukuki Niteliği ve Benzer Kavramlar”, Namık Kemal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, 2021, s.171.
[12] Henkoğlu, Türkay; Adlî bilişim dijital delillerin elde edilmesi ve analizi, Türkiye: Pusula Yayıncılık, 2011, s. 48.
[13] Kunter, Yenisey, Nuhoğlu; Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 1102.
[14] Yargıtay 16. C.D. E. 2015/2056 K. 2017/5023 T. 21.9.2017. https://www.lexpera.com.tr/ (E.T: 04.09.2024)
[15] Seyyidoğlu, Muhammed Sıddık; Ceza Muhakemesi Hukukunda Arama ve Elkoyma, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2021, s.39.
[16] Çalışır, Kurtuluş Tayanç; Uygulamada Arama ve Elkoyma, Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s. 44.
[17] Öztürk, Kazancı, Güleç; Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, 5. Baskı, Seçkin Yayıncılık , 2022 s. 218.
[18] Yargıtay 16. CD., E. 2019/2637 K. 2019/5904 T. 10.10.2019 https://www.lexpera.com.tr/ (E.T: 04.09.2024).
[19] Yargıtay 10. CD., E. 2020/12500, K.2021/12899, T. 02.12.2021. https://www.corpus.com.tr/ (E.T: 04.09.2024).
[20] Ünal, Osman Gazi; Bilgisayarlarda Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama Kopyalama ve Elkoyma , (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) , 2011 Ankara , s. 118.
[21] Nur Centel , Hamide Zafer; Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Baskı, Beta yayıncılık, 2017, s. 448.
Comments