Dijital ticaret, OECD tarafından dijital veya fiziksel olarak teslim edilebilen; tüketicileri, firmaları ve hükümetleri kapsayan mal ve hizmet ticaretinde dijital olarak etkinleştirilmiş işlemler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Birliği tarafından elektronik ticaret (e-ticaret) “mal ve hizmetlerin internet üzerinden satılması” olarak tanımlanmaktadır. OECD, e-ticareti “işletmeler arası (B2B) ve işletmelerle son kullanıcı arasında (B2C) olan ticari işlemler” olarak iki esas kategoride ele almaktadır. Türkiye bakımında da e-ticaret, 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da “fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrimiçi iktisadi ve ticari her türlü faaliyet” olarak tanımlanmaktadır[1]. E Ticaret modelleri bahsedilen iki kategori dışında tüketiciden tüketiciye (C2C), tüketiciden işletmeye gibi farklı modelleri de bulunmakta iş modeline göre de yatay e ticaret, dikey e ticaret, pazaryerleri gibi sınıflara ayrılmaktadır.
Dijital ticarette de çevrimiçi pazar yerlerinde belli bir platform üzerinden veya farklı şekillerde taklit ürünler sunulabilmekte markalar sıkça taklit edilebilmektedir. Özellikle işletmeden tüketiciye (B2C) doğru yapılan satışların söz konusu olduğu Trendyol, Amazon, Hepsiburada gibi pazar yerlerinde ürünlerin farklı işletmeler tarafından satışa çıkarıldığı platformlarda sabit tek bir görsel üzerinden farklı ürünler satışa çıkartılabilmektedir ve bu ürünlerin taklit olup olmadığı o esnada tüketiciler ve markalar tarafından kontrol edilememektedir. Bu durumda bazı satıcılar hem marka haklarını ihlal etmekte hem de tüketiciyi mağdur etmektedir.
Marka sahibi kural olarak markanın tescil ile birtakım haklar kazanmaktadır ve markasının korunmasına yönelik Sınai Mülkiyet Kanunu’nda çeşitli hükümler düzenlenmiştir. Marka sahibi marka hakkına yönelik çeşitli tecavüzler ile karşılaşabilmektedir. Bu kapsamda markanın aynısı veya benzeriyle karıştırılma ihtimali olan işaretin kullanımı, markanın haksız kullanımı, tanınmış marka kullanımı, marka taklidi gibi markaya yönelik ihlaller ile çevrimiçi pazar yerlerinde ve elektronik ticarette de sıkça karşılaşılmaktadır.
Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller SMK 29. maddede düzenlenmiştir. Buna göre
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek
marka hakkına tecavüz olarak sayılmıştır. Bu kapsamda elektronik ticarette ihlaller açısından b ve c bentleri marka taklidine yönelik hükümler içermektedir.
Türk hukuku düzenlemeleri açısından internette türün satışına imkan sunan pazaryerleri açısından uygulanabilecek genel bir sorumluluk düzenlenmemiştir. Aşağıda bahsedilen kararlarda da görüleceği üzere Türk hukuku açısından yer sağlayıcılar yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmadığı gibi doğrudan içerikten de sorumlu değillerdir. Yer sağlayıcıların yükümlülüğü, hukuka aykırı kullanımlardan haberdar olması veya haberdar edilmesi suretiyle başlamaktadır.
Türk Hukuku bakımından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 2014 yılında verilen karar, pazaryeri platformlarının marka hakkına yönelik ihlallerde sorumluluğunun belirlenmesinde emsal karar teşkil etmektedir. Söz konusu karara konu olayda davacı, davalı şirketin davacı şirkete ait tescilli ve tanınmış markaları ile iltibas yaratacak şekilde aynı ibareleri ve tanıtma vasıtalarını içeren taklit ürünleri internet adresi üzerinden ticaretini yapmak suretiyle satışa arz ettiğini, bu eylemlerinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, haksız rekabetinin hükmen tespitine karar verilmesini talep etmiş yerel mahkemece pazaryerinin doğrudan bu ihlalden haberdar olmadığı ve sorumlu olunamayacağına çeşitli gerekçelerle karar verilmiştir. Fakat söz konusu karar aşağıdaki şekilde bozularak tecavüzden haberdar olan internet platformunun haberdar olduğu andan itibaren ihlali engellemesi gerektiğine karar verilmiştir.
“Bir davada verilecek hükmün öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderecek ve yine o davanın taraflarını bağlayacak şekilde oluşturulması gerekir. Davalı işletmecinin web sitesi üzerinden piyasaya mal ve hizmet arz edenler ile alıcıların tabi oldukları kurallar; davalı tarafından hazırlanan ve elektronik ortamda imza suretiyle gerçekleştirilen “... Com Kullanıcı Sözleşmesi” isimli sözleşme ile belirlenmiştir. Bu sözleşmede “üyeler arasındaki iş ve işlemlerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesinin sağlandığı, özel bir ödeme ve güvenli hesap sistemi bulunduğu ve davalının sisteme erişimi engelleme hakkının olduğu” hususları da yazılıdır. Bu durumda, marka hakkına tecavüz oluşturan içeriğin davalı tarafından web sitesinden çıkartılması ya da erişiminin engellenmesi ve yine ileride muhtemel tecavüz tehlikesinin önlenmesi hususunda davalıyı da bağlayan bir eda hükmü verilmesini istemekte davacının hukuki yararının bulunduğu aşikardır. Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere davalıya tebliğ olunan dava dilekçesinin içeriği itibariyle tecavüzden haberdar olan ve buna rağmen üçüncü kişiler tarafından davalıya ait web sitesindeki ihlal oluşturan dava konusu içeriğin web sitesinden çıkartılması ya da erişimin engellenmesi şeklinde olumlu bir davranışta bulunmayarak, tecavüz teşkil eden içeriği işletmecisi olduğu “www.....com” adlı web sitesinden çıkartmamak suretiyle kusurlu davranan davalının, iştirak halinde sorumluluğu nedeniyle davacının tescilli marka hakkına tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri bakımından eda hükmü oluşturulması gerekirken; davanın husumetten reddine ilişkin yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir[2].”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından yine 2019 tarihli başka bir kararında Yargıtay HGK'nın 15.01.2014 tarih 1138/16 Sayılı kararında da açıklandığı üzere, 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 5. maddesi ve 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9.maddesiyle yer sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların, tazminat sorumluluğu açısından, yayınlanan içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmadığına ancak marka hakkı sahibi, devam etmekte olan tecavüz ve haksız rekabet eylemleri yönünden, bu eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarını herkese karşı yöneltebileceğinden bahsetmiştir. İlgili kararda mutlak hak niteliğindeki bu tür haklar herkese karşı yöneltilebileceği, illiyet bağının varlığı halinde, hakkın yöneltildiği kişinin kusurunun varlığı ya da yokluğunun önemi bulunmadığından ve bu bağlamda, internet yer ve hizmet sağlayıcılarına karşı da anılan hakların ileri sürülmesine bir engel bulunmadığına karar vermiştir.
Yine aynı kararda haksız fiillere ilişkin 6098 Sayılı TBK'nın 50 ve Türkiye’nin de taraf olduğu Ticaretle Bağlantılı F. Mülkiyet Hakları Sözleşmesi'nin 45.maddesi uyarınca, fikri mülkiyet haklarına tecavüz nedeniyle tazminat sorumluluğuna hükmetmek için fiillerine iştirak veya yardım etmek ya da bu fiilleri teşvik etmek veya yapılmasını kolaylaştırmak eylemini gerçekleştiren yer ve hizmet sağlayıcıların kusurunun ispat edilmesi gerektiğinden, 6563 Sayılı Elektronik Ticaret Kanunu'nda da vurgulandığı üzere, içerik sağlayıcı sıfatı bulunmayan internet yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşların tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, imkan sağladıkları içeriğin hukuka aykırı ve marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunun bilmeleri gerektiğinden bunun için de önceden hak sahipleri tarafından uyarılmaları ve hukuka aykırı içeriği makul süre içerisinde kaldırmalarını yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşlardan talep etmeleri gerektiğine karar vermiştir. Ayrıca hak sahiplerinin, içeriğinin kaldırılmasını talep ederken, kendilerinin önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduklarını yaklaşık ispata yeterli delillerini de anılan kuruluşlara sunmuş olmaları gerektiğini de vurgulamıştır[3].
Dolayısıyla 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamından yer sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların pazaryerlerinin tazminat sorumluluğu açısından yayınlanan içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. İlgili pazaryerlerinin yükümlülüğü, hukuka aykırı kullanımlardan haberdar olması veya haberdar edilmesi suretiyle başlamaktadır.
SMK 29/1-c hükmü uyarınca markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak marka hakkına tecavüz niteliğindedir. Söz konusu düzenlemeye göre tecavüzden bahsedebilmek için ticari bir amaca hizmet gereklidir. Dolayısıyla taklit ürün ticaretini aracısız doğrudan kendileri gerçekleştiren e ticaret platformlarının sorumluluğu doğacaktır.
Sonuç olarak yukarıda bahsedilen ve yargı kararlarına konu olan “uyar-kaldır” yöntemi satıcı ile tüketici arasından e-ticarete sebep pazaryerleri bakımından geçerlidir. Taklit ürünlerin doğrudan bir internet sitesi aracılığı ile satışının yapılması durumunda ve marka haklarına ihlalin gerçekleşmesi halinde burada ilgili ihlali gerçekleştiren platformun doğrudan sorumluluğu doğacaktır. Av. Girayhan Ocak
[1] https://www.ticaret.gov.tr/hizmet-ticareti/elektronik-ticaret/dijital-ticaret-tanim-ve-kavramlar Erişim Tarihi: 6.12.2022 [2] YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/11-1138 K. 2014/16 T. 15.1.2014 [3]Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/618, K. 2019/8167 T. 16.12.2019
Opmerkingen